İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yazıların kategorisi: “Haberler”

Budapeşte’ye Karsan’dan ‘Atak’

Karsan IAA’da “Atak” ee “Star”ı tanıttı. Araçların Avrupa’ya pazarlanması için çalışma başladı.


Karsan Murahhaz Azası Jan Nahum IAA fuarında şehiriçi ulaşım için ürettikleri yeni araçlar hakkında bilgi verdi. Atak ve Star adındaki iki yeni midibüsü Hannover’deki fuarda ilk kez sergilediklerini söyleyen Nahum, bu araçlarda motorun arkada olduğuna dikkat çekti. Nahum, “Budapeşte Belediyesi’nin gerçekleştirdiği şehiriçi otobüs ihalesini Atak modelimiz ile kazandık. İlk etapta 16 daha sonra 24 adet Atak midibüs modelimiz Budapeşte yollarında yer alacak. Avrupa ’daki tüm ülkelere hitap edecek Atak modelimizi daha da fazla ülkede görmeye başlayacağız” şeklinde konuştu. Şehiriçi minibüs modeli olan Jest’e de değinen Nahum, “Jest satışları çok iyi gidiyor. Hatta üretimi arttırdık. Jest şu anda engelli erişim için en uygun model. Türkiye ’de tek. Şehiriçi taşımacılığını daha erişebilir hale getirmeye çalışıyoruz” dedi.

Kaynak: Radikal – 25 Eylül 2014

Profesörler Estergon Kalesi’nde

Türk profesörler, Estergon Kalesi’nde incelemelerde bulundu.

İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Atilla Bir ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Bilim Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaçar, Macaristan’ın Tuna Nehri’nin kıyısında yer alan Estergon Kalesi’ne su sağlayan mekanik düzen ve çalışması hakkında yerinde inceleme yaptı.


Evliya Çelebi’nin 1670’ta ziyaret ettiği ve çeşitli eserlerinde bahsettiği, yaklaşık 345 yıl sonra, günümüzde neredeyse bir efsane haline gelen bu sistemin nasıl işlediği, 60 metre yukarıdaki kaleye nasıl su çıkarıldığı konusunda araştırmalar yapan ekip, Macar meslektaşları Tamas Herzceg ve Zoltan Szepesi başta olmak üzere Estergon ve Duna Müzesi yetkilileriyle çalışma yaptı.

Konuyla ilgili AA’ya konuşan Prof. Dr. Mustafa Kaçar, bu sistemin dünya ve Osmanlı kültür tarihi açısından çok önemli bir buluş olduğunu belirterek, yapılacak arkeolojik çalışmalar, restitüsyon ve restorasyon sonucunda sistemin dünya kültür tarihine kazandırılmasının önemini vurguladı.

Prof. Dr. Atilla Bir ise Osmanlı ordusu tarafından kuşatılan kalenin su ihtiyacının kesintiye uğramamasının dikkati çekici olduğunu ve bu yüzden konunun önem kazandığını belirterek, Estergon Kalesi’nde uygulanan su ikmal sistemin dünyada benzerinin bulunmadığını belirtti.

Sultan Süleyman zamanında yapılan ve Evliya Çelebi’nin de Seyahatname eserinde bahsedilen Küçük Kapı, Öziçeli Hacı İbrahim Cami ve Kedi Sokağı’nda da incelemelerde bulunan Türk profesörler, Budapeşte Yunus Emre Türk Kültür Merkezi Müdürü Yakup Gül’ü de ziyaret etti.

Türkiye Bilimler Akademisinin (TÜBA) desteğiyle gerçekleşen inceleme gezisi neticesinde dünya kültür mirasının korunmasına hizmet edecek bir proje hazırlanacak.

Kaynak: TRT Haber – 23 Eylül 2014

Konakta Kossuth’un Kullandığı Eşyaların Sergilenmesi Memnuniyetle Karşılandı

Macaristan heyeti’nin duygusal anları.

– Macaristan Ulusal Meclis Başkan Yardımcısı Marta Matrai ve berabеrindeki parlamento heyeti, ülkelerinin milli kаhramanı Lajos Kоssuth’un Kütаhya’da 1,5 yıl süreylе misаfir edildiği konağı ziyaret etti.


Türkiyе Büyük Millet Meclisi’nin konuğu olarak resmi bir ziyarette bulunmak üzere Türkiye’ye gelеn Macaristan Ulusаl Meclis Başkan Yardımcısı Marta Matrai vе beraberindeki parlamento heyetin Kütahya’yа yaptığı ziyaret programı kapsamında Macar Özgürlük Savaşı lidеri Lajos Kossuth’un anısına müze olаrak düzеnlenen evini ziyaret etti.

Kossuth Müzesine yapılan ziyaretе Vali Şеrif Yılmaz ile birlikte Macaristan Ulusal Meclis Başkan Yardımcısı Marta Matrai ve beraberindeki Parlamento Heyeti, Macaristan Kütahya Fаhri Konsolоsu İsmеt Gürаl ve diğer yetkililer katıldı.

Macar heyeti müzede duygusal anlаr yaşadı. Heyete konаkla ilgili bilgiler sunulurkеn, konakta Kоssuth’un kullandığı eşyaların sergilеnmesi memnuniyetle kаrşılandı.

Macaristan’ın 1848-49 yıllarında özgürlük sаvaşını yöneten Lajos Kossuth, Avusturya ordusunu ülkesindеn çıkardıktan sonra cumhuriyеti ilan etmiş ve ilk cumhurbaşkanı olmuştu. Rusların yardımıyla yeniden ülkesine sаldıran Avusturya ordusuna yenilen Kossuth, ailesiylе birlikte sürgünle geldiği Kütahya’da 1850-51 yıllarında kalmıştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kossuth’un Kütahya’daki 2 kаtlı ve 7 odаlı evini restore ederek müzeye dönüştürmüştü. (EFE)

Kaynak: Haber City – 13 Eylül 2014

Ankara’da “Budapeşte Günleri”, Budapeşte’de de “Ankara Günleri” Düzenlenecek

Büyükşehir Belediyesi ile Macaristan’ın Başkent’i Budapeşte arasında karşılıklı olarak “Ankara” ve “Budapeşte” günleri düzenlenecek.


Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Başkan Vekili Ali İhsan Ölmez başkanlığındaki toplantısında Ankara ile Budapeşte arasındaki ilişkilere ivme kazandıracak bir karara imza atıldı.

Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Macaristan’ın Başkent’i Budapeşte Belediyesi arasında ilk olarak 1991 yılında bir dostluk ve işbirliği protokolünün imzalandığı belirtilen Başkanlık Yazısı’nda belediyeler arasında dostane ilişkiler ve işbirliğinin karşılıklı teknik, kültürel ve sosyal konularda artarak devam ettiği belirtildi.

Bu işbirliği ve dostluğun geliştirilmesi maksadıyla gelecek yıl (2015) Ankara’da “Budapeşte Günleri”, 2016 yılında ise Budapeşte’de “Ankara Günleri”nin düzenlenmesi oybirliği ile kabul edildi.

Kaynak: Ankara Büyükşehir Belediyesi, 14 Eylül 2014

TRT BELGESEL Osmanlı izlerini takibe devam ediyor

AMSTERDAM /İZMİR (ÇAYPRESS/AJANS) – TRT BELGESEL KANALI’nın daha önce hazırlayıp yayınladığı ‘Uzaktaki Dostlar’ adlı beş bölümlük serinin ardından, şimdi de 10 ülkeyi kapsayacak olan yeni bir seriye başlandı.

Prodüktör İsmail Elden, yönetmen Sacit Şahin, program danışmanı ve sunucu İlhan Karaçay tarafından hazırlanan ‘Uzaktaki Dostlar’ adlı belgeselin, gerek yurtiçi ve gerekse yurtdışındaki yurttaşlarımız tarafından çok beğenilmesi ve yayınların tekrarlanması için yoğun istek gelmesi üzerine harekete geçen TRT BELGESEL KANALI, Osmanlı izlerini takip etmek için bu kez 10 ülkede çalışmalar yapacak.


Osmanlı-Türk-İslam medeniyetinin küresel izlerini ve etkilerini ortaya serecek olan bu programlar, Macaristan, Avusturya, Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, İtalya, İspanya, Rusya, Afganistan, Çin ve Moğolistan’da çekilecek.

İsterseniz, önce ‘Uzaktaki Dostlar’ adlı beş bölümlük programlarda hangi konulara yer verildiğini bir hatırlayalım:

Hollanda’daki bir köye neden ‘Türkiye’ adının verildiğini, Belçika’daki bir köy halkının her yıl neden Türk festivali yaparak Türkler gibi yaşadığını, İtalya’da bir köy halkının da aynı şekilde her yıl Türk Festivali düzenleyip Türkler gibi yaşadıklarını, Fransa’da pek çok yere Osmanville, Turqueville. Turquestein ve Turkheim adlarının verildiğini, İspanya’da Sax kasabasında her yıl düzenlenen festivalin en büyük ve görkemli grubunun İspanyol Türkler olduğunu, Corpanse de Turcos adlı bu grubun 1920’de Atatürk’ün istiklal savaşı galibiyetine sempati duyan İspanyollar tarafından kurulduğunu ve o günden bu güne muhteşem bir binada yerleşmiş olduklarını gittik, gördük ve yaşadık.

Avrupa’da gördüklerimiz sadece ‘Turkiye’ ve ‘Turquestein’ gibi tabelalardan ibaret değildi tabii…

Fransa’nın Caen kentindeki ‘Passage Du Grand Turc’ isimli bir pasaj avlusunun duvarında, tam 6 metre büyüklüğünde iki Osmanlı figürünün 5 asırdır nasıl silinmediğini ve buraya gelen ziyaretçilerin bu muhteşem figürleri hala hayranlıkla nasıl izlediklerini de gördük.

Avrupa’daki Türkiye ve Türk izleri tabii ki bunlarla sınırlı değil.

Son olarak gittiğimiz İspanya’da her yıl şubat ayının başında yapılan bir Türk Festivali var. Valencia bölgesindeki Sax kasabasında yapılan bu festivalin neden yapıldığı hakkındaki gerçekler de çok ilginç. Bu festivalin 400 yıl önceki nedeni, Hıristiyanlar’ın Müslümanlar’a karşı elde ettikleri galibiyete dayanıyor. Festivalin nefret ve intikam kokan havası, 300 yıl sonra 1920 yılında birden bire değişiyor.

Daha önceki kutlamalarda, Hıristiyanlar’ın Müslümanları çok kanlı bir şekilde mağlup etme sahneleri ağırlıklı iken, 1920 yılında, Atatürk’ün Anadolu’da elde ettiği zaferlere gıpta ile bakan bir grup İspanyol, bu festivale, ‘Comparsa de Turcos’, yani Türk Grubu adlı bir ekip ile katılma kararı almış. O yıldan bu yana da festivalin kin ve intikam kokan havası, dostluk ve sevgiye dönüşmüş.

unnamed

10 ülkeyi kapsayacak olan İZLER programının ilk çekimleri Macaristan ve Viyana’da yapıldı. Fotoğrafta soldan sağa kameraman Orhan Aybertürk, prodüktör İsmail Elden, işadamı ve fahri konsolos Osman Şahbaz, danışman ve sunucu İlhan Karaçay, yönetmen Sacit Şahin ve kameraman Mehmet Türkoğlu görülüyor

10 ülkeyi kapsayacak İZLER’deki konular

Prodüktör İsmail Elden, yönetmen Sacit Şahin ve program danışmanı ve sunucu İlhan Karaçay tarafından hazırlanacak olan İZLER programı, Türkiye’nin yeni dönemde küresel etkisi olan bir devlet olma isteğini destekleyen bir içerikle düşünülmüştür. Konular bir araya geldiğinde Osmanlı-Türk ve İslam medeniyetinin küresel izlerini ve etkilerini ortaya çıkarmaktadır. Mesela Bizde 19. Yüzyılda batı kültürünün etkisinin artmaya başladığı bilinirken, 17 ve 18. Yüzyılda batıda özellikle Fransa’da başlayan güçlü bir Osmanlı kültürü etkisi pek bilinmemektedir. O yıllarda saraylarda bile kadınlar Osmanlı kıyafeti giymeye başlamıştı. Bunun bir çok tabloda açık örnekleri vardır. Bu akıma ‘Turquerie’ demekteydiler. Bunun izleyiciler tarafından bilinmesi yeniden bir Türk modasına geçilebileceğinin de ihtimalini ortaya koyar.

Yapım biçimi: Her program 4 konu ve ek bilgiler içerecektir. Her bölümde farklı ülkelerden etki bırakan konular yan yana gelecektir. Örneğin Fransa’dan Toulouse kentini Barbaros’un nasıl ve niçin 6 ay yönettiği ve oradaki bugün hala ayakta olan kilisenin o dönemde cami olarak kullanıldığı işlendikten hemen sonra Çin’e geçilecek ve 2. Abdülhamit’in Pekin’de yaptırdığı üniversite verilecektir. Orada bugün Çin kökenli Müslümanların hala kuran eğitimi almak için kullandıkları üniversite tanıtıldıktan sonra, Saray konserlerinin aranan sanatçısı Alman piyanist Grosser’in İstanbul aşkı ve orada geçirdiği 35 yıl anlatılacak, oradan Afganistan’a geçilip, Mevlana’nın TİKA tarafından restore edilen evini ve Asya’dan Anadolu’ya uzanan gönül erleri yolculuğunu anlatacağız. Bu yolculuk bugün ABD’de en çok okunan düşünür olan Mevlana’yı dünyaya takdim etmişti. Böylece her programda ülkemizin uluslar arası etkinliği geçmiş zamanın izinden giderek aktarılacak, Dışarıda yaşayan yurttaşlarımızın içinde yaşadığı ortamda fark etmediği kendi değerleri hatırlatılacaktır. Ayrıca işlenen konu etrafında olan bazı ek bilgiler çarpıcı yazı ve grafiklerle 45 saniyede konular arası geçişler için değerlendirilecek ve farklı etkiler yaratılacaktır.

Her programda Osmanlı ile ilgilenen ve hizmet eden bir ünlü batılı kişilik tanıtılacaktır. Grosser dışında, Çanakkale cephesi 5. Ordu komutanı Liman von Sanders ve kızı Doris Mayr, Anadolu fotoğrafçısı ve İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Albert Gabriel,Kanuni dönemi gözlemcilerinden Busbeck, lale devri ressamı Jean Baptiste van Mour, DTCF Sinoloji Bölümü kurucusu büyük tarihçi Eberhard gibi…

Her ülkede birden fazla konu vardır. Bunlar bir defada çekilecek montaj sırasında birbirinden ayrılacaktır. Seçilen konular daha önce ya hiç işlenmemiş ya da yeterince vurgulanmamış fakat bir araya geldiğinde kültür mirasımızı ve uluslar arası etkimizi öne çıkaran bir içeriğe sahiptir.

İşlenecek konular aşağıdadır.

unnamed-2

Program danışmanı ve sunucu İlhan Karaçay Estargon Kalesi önünde.
Macaristan’daki Estargon Kalesi’nin bu görüntüsü, Tuna Nehri’nin Slovakya yakasından çekilmiştir

Avusturya-Macaristan:

1- İki yılda bir Macaristan’ın Bugaç kentinde düzenlenen ve 2012 yılında iki yüz binden fazla insanın katıldığı Turan festivali. Festivale Türklerin yaşadığı tüm bölgelerden (Türkiye dahil) katılım gerçekleşmektedir.
2- Sekeller… Kuzeyden gelen özel bir Türk halkı… Hala Romanya ve Macaristan’da yaşamaktadırlar. Katolik Hıristiyandırlar. Ayrıca bugünkü Macaristan’da bir bölge Kumanların adını taşımaktadır.
3- Budin’de geriye kalanlar. Budin’deki yüzlerce Türk eserinden bir kaçı geriye kalmış. Osmanlı Avrupa politikasında Budin’in önemi neydi? Karşısındaki Peşte ile farkı neydi… Budin ele geçmeden yıllarca önce Macaristan kralı neden Fatih’e dayanışma için özel ilgi gösteriyordu?
4- Gül Baba’nın Türbesi ve Balkan Müslümanlığındaki önemi. Galatasaray’la bağı…
5- İki Viyana kuşatmasının günümüze kalan izleri. Müzedeki objeler ve günlük hayatta hala devam eden izler… Sadece bu savaş için ordu hareket halindeyken yapılan büyük köprü.
6- Karlofça antlaşmasının yapıldığı yer ve antlaşmanın önemi.
7- 16. Yüzyılda Osmanlı- Habsburg rekabetinin Avrupa siyasetine yansıması. Sadece burada değil belki daha fazla Fransa Hollanda ve İspanya’da yansımaları olan bir konudur. Bu konu işlenirken diğer ülkelerdeki durumda ele alınacak. Örneğin kapitülasyonların ilk kez Fransa’ya verilmesinde bu küresel rekabetin izleri vardır. Kanuni Fransa’yı Habsburglar karşısında güçlendirmek için bugün ABD’nin Ürdün’e yaptığı gibi bazı ayrıcalıklar tanımıştı.

Almanya:

1- Schwetzingen Camii, Almanya’nın ilk camisi… Schwetzingen Sarayı bahçesinde bulunan caminin ilk kısmı 1776-1793 yılları arasında sarayın Türk Bahçesi bölümünde iki minareli olarak inşa edilmişti.
2- Dresten’deki tütün fabrikası… Burası bir memluk camii formunda inşa edildi. Şimdi farklı maksatla hala kullanılmaktadır. Buranın ilk açılışında işçiler Osmanlı Türkiye’sinden getirildi. Aynı zamanda uzmanlar da getirilerek Almanya’ya ilk işçi ve beyin göçü başladı. Almanya’da yaşayan Türkler bu binayı alıp cami yapmak istiyorlar. Yenice marka eski Türk sigaraları ilk olarak burada yapılmıştı.
3- Goethe’nin ataları olan Zoltan sülalesi… Sülalenin Türk olduğu ve sultan isminin Zoltan olarak soyadı haline geldiği ve günümüzde de hala yaşayan Zoltan soyadlı kişilerin var olduğu bilinmektedir.
4- Anna Grosser Rilke… Avrupa saraylarında krallara konser veren büyük piyanist, ömrünün 35 yılını İstanbul’da geçirdi ve 2. Abdulhamid’in huzurunda konserler verdi. İstanbul aşığı olan Rilke’nin öyküsü…
5- Çanakkale cephesi 5. Ordu komutanı Liman von Sanders ve kızı Doris Mayr’in Demokrat Parti dönemine uzanan ilginç öyküsü…

İtalya:

1- Azinora adasında 8,5 ay geçiren Türk esirler. Ruslar tarafından esir edildiler. Japonlara verildiler, Japonlar esirleri gemiyle Türkiye’ye gönderdi.
Birinci Dünya Savaşı’ndan dolayı Ege’de alıkonuldular. 8,5 ay gemide bekletildikten sonra Azinora adasına getirildiler. Esir edildikten 4 yıl sonra sağ kalanlar yurtlarına döndüler.
2- Otranto seferinden kalanlar.
3- Napoli’de turistlerin çok rağbet ettiği Türk mağarası ve leventlere dayanan öyküsü.
4- Sicilya’da İslam’ın 150 yılı…
5- Ceneviz ve Venedik’teki Osmanlı izleri. Türk hanı, Venedik festivalinin açılışında anılan Türk gösterisi… Osmanlı ticari mallarının Avrupa’ya nakledildiği yerler ve hikayesi. 17. Yüzyıl tablolarında Venedik sokaklarında görülen Türk tüccarlar.
6- Leonardo Da Vinci’nin tasarladığı Galata köprüsünün öyküsü ve İstanbul belediyesinin onu gerçekleştirme girişimi.
7- İtalya’da Roma’ya 200 km uzaklıkta 13. Yüzyılda 80 yıl Müslümanlar tarafından yönetilmiş kent ve ilginç öyküsü.

Fransa:

1- Sultan Cem için yaptırılan Türk turistlerin bilmediği Zizim kulesi ve Cem’in Fransa yılları. Orada kalan maiyetinin bugün hala yaşayan ardılları. Zizim Cem Sultanın Fransızlarca kullanılan adıdır. Kule bugün müze olarak faaliyet göstermektedir.
2- Attila’nın otağı. Sn. Dizier yakınlarında bu bölgede Attila aylarca kamp kurmuştu. Yakın zamanlarda keşfedilen yer, kültür turizmi çerçevesinde ziyaret edilmekte fakat Türkler tarafından pek bilinmemektedir.
3- Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Türk donanmasının 6 ay kaldığı Toulon. Orada bu süre zarfında bugün hala kullanılan bir kilise camiye çevrilmişti ve Toulon’u 6 ay Barbaros yönetmişti.
4- Jöntürkler’in Paris’i… Jöntürkler’in Paris’te yaşadığı mekanları ve hayatlarını kitaplaştıran yazar eşliğinde Paris sokakları ve mekanlar.
5- Bir Türkiye fotoğrafçısı Albert Gabriel… Hayatının büyük bir kısmını Türkiye’de geçiren ve İstanbul Üniversitesinde öğretim üyeliği yapan Türk dostu Gabriel’in ölümünden sonra evi müze hainle getirildi. Müzede Türkiye’de kaldığı sürede çektiği fotoğraflar ve diğer eserler yer almaktadır.
6- İzmir ve İstanbul’da birkaç kuşak yaşamış Levantenlerin torunları ve aileden kalanlar.

Çin:

1- Pekin’de Abdülhamit Üniversitesi. Abdülhamit Han tarafından yaptırılan camii ve üniversite… Bugün Çinli Müslüman Dunganlar tarafından İslami eğitim merkezi olarak hala kullanılmaktadır.
2- İpek yolunu hala yaşatan son Pazar. Kaşgar pazarı… Kaşgar pazarı geçmişten çıkıp gelmiş kadar eskiyi hatırlatmaktadır. Kalabalıklığı canlılığı ve satılan malları ile İpek Yolu pazarlarının nasıl olduğu hakkında iyi bir fikir vermektedir.
3- Türk dilinin bugüne ulaşmasında en büyük hizmeti veren iki aydın ve türbesi: Kaşgarlı Mahmut ve Balasagunlu Yusuf…
4- Eski dünyanın birbiriyle ilişkisinde çok önemli bir yer tutan yeşim taşı ve yeşim taşı yolu…
5- Çin piramitleri etrafında oluşturulan efsaneler ve gerçekliği… Çin hükümetiyle ilişkide olan Ege Üniversitesi Arkeoloji bölümü bu piramitlerin üçünde çekim yapmamız için aracı olmuştur.

İspanya:

1- Servantes’in Türklere esir düşmesi ve öyküsü… Don Kişot’ta bu öykünün izleri…
2- Gırnata’nın düşüşü ve İspanyol Müslümanlarının bir kısmının Yahudilerle birlikte Türkiye’ye getirilip Balat’a yerleştirilmesinin öyküsü. Balat’ın bir yakasına Müslümanlar, diğer yakasına Yahudiler yerleştirilmişti. 2. Beyazıt onlar için İspanyollar kendi değerlerini bize kaptırdı demiştir.
3- Tarık Bin Ziyad İspanya’ya neden geçti? İspanya Müslümanlığının başlangıcı… Bu ilginç bir öyküdür. Aslında Müslümanlar İspanya’daki yerel güçlerin iç çekişmesi sırasında oradakiler tarafından davet edilmiş fakat orada doğan iktidar boşluğunun giderilmesi için bu geçiş kalıcı bir yönetime dönüşmüştür. Böylece İslam aydınlanmasının Avrupa ayağı vücut bulmuştur.
4- İki aydının üzerinden Kurtuba’da evrensel bilim ve tasavvuf: Müslüman İbni Arabi ve Yahudi İbni Meymun. Bu iki düşünür birbirleriyle fikir alışverişinde bulunurdu. Ayrıca İbni Meymun Arapça eserler de yazdı. Yine İbni Rüşd onlarla aynı dönemde yaşadı. İslam’ın İspanya’daki altın çağının bu düşünürler üzerinden tarifi.
5- Gırnata’da günümüze kadar korunan İslam Mahallesi Elbayzin. Elhamra’yla karşılıklı hala bakışmaktadırlar. Son yıllarda kuzey Afrika’dan bazı geri dönüşler yaşanmaktadır. Şu anda Gırnata’da kent merkezinde Kuzey Afrikalıların oluşturduğu bir mahalle ortaya çıkmıştır .

Hollanda-Belçika:

1- Hollanda’da 400 yıl müzesi ve öyküsü.
2- Hollanda Levantenlerinin devam eden nesilleri üzerinden Türk Avrupa ticaretinin öyküsü…
3- Hollanda’da tamamen yerli kökenli kişilerden oluşan Türk Sanat Müziği gurubu ve öyküsü…
4- Türk Hollanda resmi ilişkilerinden de eskiye dayanan lalenin Hollanda’ya götürülüşü Busbeck’in İstanbul günleri ve bu götürülüşün 400 yılını anmak için bir atlı arabayla yeniden yapılan İstanbul-Amsterdam seyahati.
5- Belçika’da Barış Manço müzesi ve Belçika günleri… Orada yaşayan vatandaşların müzeyi yaşatma çabaları. Barış Manço’nun Belçika’da yaşadığı ve ölümsüz eserlerinin bir çoğunu bestelediği ev ve eşyalar Belçika Türklerinin girişimleriyle satın alındı.
6- Haçlı seferlerini başlatan Prens Billion ve seferin başlangıç yeri olan ve heykelinin bulunduğu nokta.
7- Abdulhamit’in Abdulaziz’le birlikte yaptığı Belçika seyahatinin yaşayan izleri…
8- Lale devri ressamı Jean Baptiste van Mour
9- Hollanda’da unutulan ve orada vefat eden büyükelçimizin öyküsü…
10- Hoorn’daki kahve evi…

Rusya:

1- Eski Türk eserlerinin kalbi Ermitaj müzesi… Bu müzede Göktürk devri dahil Orta Asya Türk eserlerinin en önemlileri sergilenmektedir. Eski Türk tarihi için vazgeçilmez bir öneme sahiptir.
2- Kazan’da bir mahzun prenses. Son Türk prensesi Süyünbike’nin öyküsü. Süyünbike kulesi. Prensesin Rus işgali dolayısıyla bu kuleden atlayarak intihar ettiği söylencesi hala anlatılmaktadır.
3- Diyanet İşlerinin yeniden yaptırdığı Kazan Kul Şerif camii ve Kul Şerif’in hala halk tarafından anlatılan öyküsü. Kul Şerif sokak çarpışmalarına katılarak camiin yakınlarında şehit düşmüştür.
4- Başkırdistan Türklerin ilk yerleşim yeri mi? Son zamanlarda Türklerin Orta Asya’ya Urallardan gittiği görüşü yaygınlık kazanmaya başladı. Bu görüşün Türkiye’deki savunucusu Doç. Dr. Osman Karatay ile Başkırdistan’ın özel yeri işlenecek.
5- 16. Yüzyıla kadar süren önce Altınorda İmparatorluğunun Moskova yakınlarında kurduğu kale. Devamında Kazan Hanlığı da düzenli vergi toplamak için bu kaleyi kullanmıştı.

Afganistan:

1- Belh: Asya tarihinin en önemli kentlerinden biri olan efsanevi Belh bugün Mezar-ı şerif ve Şıbırgan arasında kalmış, çok küçük bir yerleşim yeri. Kentte kısmen yıkılmış çok önemli tarihi medreseler, hala geleneksel olarak kurulan ve civar yerleşim yerlerinden gelenlerle kalabalıklaşan Belh pazarı ve TİKA tarafından restore edilmiş Mevlana’nın doğduğu ev dikkat çekmekte. Belh kısa tarihiyle bugünü arasındaki zıtlık ele alınalarak işlenecek.
2- Herat: Herat Türk dilinin büyük şairi Alişir Nevai’nin kentidir. Aynı zamanda Şahruh’un başkentidir. Herat 1402’den Fatih’in zamanına kadar Osmanlı devletinin bağlılık bildirdiği başkenttir.
3- Şıbırgan: Şıbırgan TİKA’nın yoğun faaliyetlerinin olduğu ve nüfusu Özbek ve Türkmenlerden oluşan önemli bir merkezdir. Burada sürekli faaliyet gösteren TİKA’ya bağlı bir birim vardır. Türkiye’nin yaptığı hastane okul ve diğer faaliyetleri koordine etmektedir.

Moğolistan:

1- OTAK projesi kapsamında Ege Üniversitesi ve TİKA işbirliğiyle sürdürülen kazılar ve sonuçları. Bu kazılarda Bilge Kağan’ın mezarına ulaşılmış ve değerli Türk eserleri bulunmuştur. Bu eserler Moğolistan’da sergilenmektedir. Son yıllarda yapılan kazıların sonuçları Avrasya’da Türklerin bilinenden çok daha eski tarihlerde hareketlendiğini göstermektedir. Bu kazılarda bulunanlarla Erzurum kazılarında çıkan eserlerin karşılaştırılması çok ilginç sonuçlar doğurmaktadır.
2- Moğolistan’da 2012’de Kazak arkeologlar tarafından bulunan yeni Kağan mezarı. Bu mezarda bulunanlar Türk tarihi ve kültürüne yeni bir yön verecek kadar önemlidir. Duvar resimleri ve bunların yorumlanmasıyla Türklerde kutsal hayvanlar, ejder motifi ve Grifon (her hayvandan bir parça bulunan efsanevi yaratık) kültürünün yaygınlığı yeni boyutlarıyla ele alınmaktadır.

Turan Kurultay Şenlikleri muhteşem oldu

unnamed-3

Macaristan’ın  Bugac şehrinde Hun-Turan Kurultayı’nın beşincisi muhteşem oldu. Kurultaya bu yıl 27 ülkeden katılım oldu

BUGAÇ,- İlki 2007 yılında Kazakistan’da yapılan, daha sonra 2008’den itibaren Macaristan’da düzenlenmeye başlanan etkinliğin 5.’incisi 8 – 10 Ağustos 2014 tarihlerinde gerçekleştirildi.
Kurultayın açılışını üç dönemdir hamiliğini yürüten Macaristan Parlamentosu Başkanvekili Lezsak Sandor yaptı. Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan, Tataristan, Moğolistan, Yakutistan, Türkmenistan, Uygur Türkleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Dağıstan, Rusya ve birçok Türk boyu temsilcisinin yanında Türkiye’den ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen Türkler de organizasyonda yer aldı. Kurultaydaki ortam 500-1000’li yılların orta Asya Turan halklarının yaşamını gösterirken, Türkiye ve Avrupa’dan gelen Türk dernekleri çeşitli konserler verdi.

İki gün süren kurultaya 300 binin üstünde ziyaretçi geldi. Organizasyona katılan ülke bayrakları at üstünde tek tek sergilendi. 320 Macar atlısı enfes gösteriler ve yarışlar ile izleyicileri etkiledi. 220’den fazla açık hava çadırının kurulduğu alanda farklı milletlerin halk oyunları, dans gösterileri, şarkılar ve türküler söylendi. Şenlik havasında geçen kurultaya katılan ülke ve topluluklar konserler verdi. Kurultaya katılan ülke ve boyların Bayraklı atlı süvarilerin gösterileri ile ayrı ayrı sergilendi.

unnamed-4

Bugaç’taki Turan Kurultayı Şenlikleri sırasında yapılan çekimlerde, danışman ve sunucu İlhan Karaçay çok sayıda yetkili ve konuk ile röportajlar yaptı. Bunlardan biri de işadamı ve fahri konsolos Osman Şahbaz’dı. Solda ise, Hun İmparatoru Atilla’yı andıran Kurultay’ın Başkanı görülüyor

Kurultaya katılan Macaristan‘ın Orta Anadolu Fahri Konsolosu ve Türk Macar İşadamları Derneği (TÜMİŞAD) Başkanı Osman Şahbaz yaptığı açıklamada, her yeni kurultaya katılımın bir öncekine nazaran daha kalabalık olduğunu müşahede ettiğini belirtip, ”Macaristan’ın tam ortasında, Budapeşte’den 119 km mesafede gerçekleştirilen bu kurultay, 2007 yılında başlamış olsa da 2010 yılından sonra Hun Türk halklarının buluşması şeklinde gerçekleşiyor. Macar Hükümetinin doğuya açılım stratejisi hedefleri doğrultusunda bu kurultayın da katkısının olacak. Oyunlarla, şölenlerle tarihin yeniden canlandırıldığı, Hun ve Türk kavimlerinin kaynaştığı, uluslararası işbirliklerinin geliştiği kurultayda olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.” dedi.

unnamed-5

Macaristan Meclis Başkanı, İlhan Karaçay’ın sorularını yanıtlarken, Türkiye Cumhuriyeti Meclis Başkanı ile çok sıkı ilişkiler içinde olduğunu belirtti ve ‘Onlarla futbol maçı bile yaptık. Birinde yendik, diğerinde yenildik’ dedi

Bölgede konaklamak isteyenlere üç gün boyunca çadır kurma, kamp yapma, sıcak su ve duş yapma imkanı sağlandı. Zırhlı atlı geçit töreni, düellosu ve gösterileri, atlı güreşçilik, koyun kovalama yarışları, göçebe savaş mücadeleleri, okçuluk gösterileri canlandırıldı. Karpat Havzası’ndaki kürk kalpaklar, milli geleneksel el işi sanatları, süslemeler, demir dövme işçiliği, deri kıyafetlerin yapım ve el sanatları ve zanaatkarları hünerlerini göstererek ziyaretçileri adeta farklı bir zamana taşıdı. Alanın girişine kurulan 188 cm. çapındaki taltoş davulu ise her Sabah katılımcıları uyandırma görevi üstlenen Şaman geleneğini sürdürdü.

Kurultaya Türkiye bu yıl ilk kez bin kişilik bir ekiple katılırken Türkiye’den 500 Türk vatandaşı ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden de 500 üstünde Türk organizasyonda yer aldı. 200’ü aşkın Turan çadırının kurulduğu kurultayda, 320 Turan atlısı yaptığı nefes kesen gösterilerle izleyicileri büyüledi. Organizasyonun açılışını Macaristan Parlamentosu Başkanvekili Milletvekili Sandor Lezsak yaptı. İki gün sürecek kurultaya 300 binin üstünde ziyaretçi gelmesi beklenirken, organizasyona katılan ülke bayrakları at üstünde tek tek sergilendi.

Kurultaydaki ortam 500-1000’li yılların Orta Asya Turan halklarının yaşamını gösterirken, Türkiye ve Avrupa’dan gelen Türk dernekleri çeşitli konserler verdiler. Almanya’nın Nürnberg şehrinde faaliyet gösteren Medina Türk Müzesi Müdürü Cemalettin Özdemir, bu organizasyona başından beri geldiklerini, kendilerinin yanı sıra Almanya’nın çeşitli şehirlerinden de gelen Türklerin olduğunu kaydetti. Özdemir, açıklamasında ayrıca kurdukları ekipte Osmanlı-Türk kıyafetlerini sergilediklerini, Macaristan’da düzenlenen bu kurultaya katılmaktan ötürü büyük zevk aldıklarını, kardeşliği gördüklerini ve bu organizasyona devam edeceklerini söyledi.

Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Macaristan Delegesi Suat Karakuş ise 4. kez katıldığı bu kurultayda 27 ülkeden katılımın olduğunu, Türk ve Hun soylarının olduğu ülkelerin bu kurultayda yer aldığını, Büyükelçi Şakir Fakılı’nın da katılımıyla Türk delegasyonu olarak burada bulunduklarını, bu kurultayın tüm Türk ve Hun ulularına hayırlı, uğurlu olmasını diledi.

Türkiye’nin Macaristan Büyükelçisi Şakir Fakılı da, Türk dünyasından çok çeşitli ulusların, kavimlerin katıldığı şenlik havasında geçen bir festival olduğunu, bu festival için Macar hükümetine teşekkür etmek gerektiğini, kendilerinin de Macar Turan Vakfı’nın daveti üzerine bu kurultaya katıldıklarını ve gerçekten çok mutlu olduklarını açıkladı.

Organizasyonun Türkiye ve Avrupa ayağı Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği (UKİD) tarafından gerçekleştirildi. UKİD tarafından teşkil edilen resmi heyet, içinde birçok sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve akademisyenin yer aldığı 45 kişiden oluştu. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul Türk Ocağı, Turan Dergisi, Avrasya Bir Vakfı, Kültür Ocağı Vakfı, Türk Edebiyatı Vakfı, Turan Kültür Vakfı’ndan temsilciler ile geleneksel Türk okçuluk ekibi UKİD heyeti içerisinde yer aldı.

İki yılda bir düzenlenen ve bu yılki ziyaretçi sayısı 300 bini bulan kurultay, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı tarafından desteklendi.

unnamed-6

unnamed-7

unnamed-8

Hun ve Türk Kökenli Milletlerin Soylar Toplantısı

Hun ve Türk Kökenli Milletlerin Soylar Toplantısı-Kurultay, 27 Türk asıllı milletin katılımıyla Macaristan’ın Bugac kasabasında yapıldı.


Her iki yılda bir 2008 yılından beri düzenlenen etkinliğin açılış konuşmasını, Macaristan Meclis Başkan Yardımcısı ve Kurultay’ın hamisi Sandor Lezsak yaptı.

Lezsak, Kurultay’ın yeni anlamlar kazandığını belirterek, “Kurultay, buluşma, toplanma, iletişim, el birliği, akrabalık bilinci, güven, atalar, doğaya saygı, geleceğe olan sorumluluk, yaşayan gelenek yani kısaca ahlakın ta kendisi demektir. Macaristan hükümeti, doğuya açılım politikasını bu tür programlarla destekledi” dedi.

Türkiye’den katılan Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Derneği Başkanı (UKİD) Musa Serdar Çelebi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Macaristan hükümetinin doğuya açılım politikasını hayata geçirmek için Kurultay iyi bir fırsat. Macaristan hükümeti Kurultay ile doğudaki akrabaları ile tekrar buluşmayı amaçlıyor” diye konuştu.

Kurultay’da 20 metre çapında kurulan çadıra Atilla ismi verildi. Katılımcıların ilgiyle ziyaret ettiği çadırda, Hun ve Türk tarihi resimlerle tanıtıldı. Konaklamak isteyen katılımcılar için ise irili ufaklı yüzlerce geleneksel oba çadırı kuruldu.

Kurultay’da gündüz programlarında at ve silah gösterileri yapıldı. Göçebe kavimlerin gelenekleri, eğlenceleri ve yaşam şartları canlandırıldı. Akşam programlarında ise Kurultay’a katılan milletlerin temsilcileri konserler ve gösteriler düzenledi.

Çeşitli coğrafyalardan programa katılan Hun ve Türk kökenli katılımcılar, kendi yörelerini tanıtan standlar kurdu ve kültürlerini birbirlerine tanıtma fırsatı buldu. Programa yaklaşik 300 bin kişinin katıldığı tahmin ediliyor.

Kaynak: Turkinfo, 11 Ağustos 2014

1. Dünya Savaşı’nı başlatan adama anıt

Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand’ı vurarak 1. Dünya Savaşı’nın fitilini ateşleyen Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip’in heykeli dikildi.


Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’nın Sırp nüfusun yoğun yaşadığı doğu bölümünde dikilen anıtın açılış törenine Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Sırp Üyesi Neboyşa Radmanoviç, Bosna Sırp Cumhuriyeti Başkanı Milorad Dodik, Doğu Saraybosna Belediye Başkanı Lyubişa Çosiç ve vatandaşlar katıldı. Bosna Sırp Cumhuriyeti Başkanı Milorad Dodik,”Bugün kendi kimliğimizi koruyabilmemiz için, dedelerimizin yaptıklarından gurur duyuyoruz” dedi. Dodik, “Gavrilo Princip bir özgürlük savaşçısıydı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu işgalciydi” diye konuştu.

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand, 28 Haziran 1914 günü Saraybosna’yı ziyaretinde Princip tarafından öldürüldü. Bunun üzerine Avusturya’nın, 28 Temmuz 1914’te Belgrad’ı bombalamaya başlayarak, Sırbistan’a savaş ilan etmesi 1. Dünya Savaşı’nın başlangıcı oldu.

KAYNAK: Hürriyet – 27 Haziran 2014